Hayatın İçindeki Güzellikler

Çok hızlı yaşıyoruz. Hatta çoğu zaman kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, biz bile kendimizin farkına varamıyoruz. Hem kendimizden hem de çevremizdekilerde bir haber yaşayarak geçiriyoruz günlerimizi. Bir çoğumuz bunun geç olmadan farkına varsa da, geri kalanlarımız bu duruma o kadar alışıyor ki farketmeleri mümkün olmuyor.

Biraz yavaşlamak lazım. Elebette yılların alışkanlıkları kolay kolay ortadan kalkmaz. Ama biz nelerin üstesinden geldik neleri arkamızda bıraktık ve nelere göğüs gerdik değil mi? Alışkanlıkları değiştirmek zordur ama imkansız değildir. 

Dediğim gibi biraz yavaşlamak lazım. Burada hızınızı gerçek anlamda azaltmanızı kastetmiyorum tabii ki. Ruhunuzu yavaşlatın. Düşüncelerinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Onları kontrol etmek tamamen sizin elinizde. Yaşadığınız olayları ele alışınız, durum değerlendirmeleriniz, verdiğiniz cevaplar ve takındığınız tavır tamamen sizin düşüncelerinize göre şekillenir. Öncelikle empati yeteneğinizi geliştirin. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyduğunuz zaman onu biraz daha anlayabilirsiniz. Sorgusuz sualsiz yargılamalar, ön yargılar ya da yakıştırığınız etiketler önce sizi yorar. Bunu ortadan kaldırın. 

Kendinize değer verin. Biraz klasik bir cümle olacak ama siz kendinize değer vermezseniz etrafınızda ki kimse size değer vermez. Aynı şey kendinizi sevmek için de geçerli. Kendinizi el üstünde tuttukça hayat daha güzel bir hal alacaktır emin olun. 

Sevin ! Evet önce kendinizi sevin ama çevrenizi de unutmayın. Camınızın önündeki çiçeği, sokaktaki kediyi, eşinizi, çocuklarınızı, ağaçları, mevsimleri, güneşi, içtiğiniz bir fincan kahveyi, yediğiniz yemeği ve hatta tartıştığınız insanları bile sevin. ( Elbette burada size zarar vermiş ve sizi yaralamış olan kişileri kastetmiyoruz ) Sevmek bu dünyada bize bahşedilen en muazzam şeylerden biri. Sevdikçe hayatınız daha da güzelleşir, yüzünüz güler, güldükçe beyniniz kendini daha iyi hissederek doğru hormonların salgılanmasını sağlar. Elbette hayatta can yakan, dert olan, üzen, yaralayan olaylar ya da kişiler var. Ama önemli olan hayatı onlara rağmen yaşamak. Dostlarla, ailenizle, sizin değer verdiklerinizle ve size değer verenlerle... Sevmek için illa kan bağınızın olmasına, birileriyle bir şeyler yaşamanıza ya da dost olmanıza gerek yok. Ne dedik, içtiğiniz çayı bile sevin. Yoldan geçen yaşlı teyzeye yardım edip gülümseyin. İnanın o gülümseme, o insana da şifa olacaktır. 

İyilik yapın. Kalbinizi bozmayın. Hasetlik, kıskançlık, nefret, öfke, hırs vb. duygular sizi yıpratır, yaralar, canınızı sıkar, mutsuz eder. Elbette pek çok şeye sinirlenip öfkelenebiliyoruz. Burada önemli olan, olanı olduğu yerde bırakabilmek. Otobüs şöförüne mi kızdınız? Kızın ama bunu bütün gününüze yayıp kendinizi hırpalamayın. Ya da bir haksızlığa uğradınız ve öfkelendiniz, bütün gün öfkeli olmak sorununuzu çözmeyecektir. Çözemeyeceğiniz ya da düzeltemeyeceğiniz şeylere takılmayın. Akışta kalmak budur işte. Devam edin. Hayatta kaçırılmaması gereken o kadar çok şey var ki... 

Buarada sevdiğiniz ve keyif aldığınız şeyleri yapmaktan da vazgeçmeyin. Bu hayat sizin. Başkalarının zamanınızı, hayallerinizi ve kalbinizde ki güzellikleri çalmasına, yok etmesine müsade etmeyin. 

Ve son bir kez daha yazayım; kalbinizi bozmadan devam edin hayatınıza. Eğer düşüncelerin gücüne inanıyorsanız, düşündüğünüz negatif ve kötü olan her şey katlanarak tekrar size geri döner emin olun. Karma diye bir şey var mesela. Ya da ilahi adalet. Siz kendi yolunuza bakın. Kendi içinizdeki güzelliklere odaklanın. Gülümseyin ! Sevin ! Bunlar sizi ve hayatınızı güzelleştirir. 

Sevgiyle kalın...

Yorumlar